31 Mart yerel seçimleri yaklaştıkça netleşen başkan adayları yerel gazetelerde boy göstermeye başladılar. Biz gelirsek şöyle yapacağız, beni seçerseniz böyle yapacağız gibi bol keseden vaatler yine havalarda uçuşuyor.
Şimdilik mevcut Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın ve mevcut İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’in ağzından seçim vaatlerine dair pek bir şey duymadık. Çünkü her ikisinin de şimdilik karşılarında ciddi bir aday yok ama buna rağmen onlar da ince ince seçim beyannamelerini halka duyurmaya hazırlanıyorlar.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi mevcut başkanı Büyükakın’ın ilk seçimi öncesinde Antik Kapı restoranda düzenlediği beyanname toplantısında anlattığı akıllı şehir projelerinden hepimiz çok etkilenmiştik ancak dinlerken duyduğumuz heyecanın karşılığını bugüne kadar alamadık.
Hizmetten çok partisi adına siyaset yaptı Büyükakın. Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatı ile herkese eşit oranda destek vermesi gerekirken İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’i siyasi rakip olarak gördü ve prim yapmaması için yine siyaseten desteklemedi. Hatta bütün kamuoyunun bildiği gibi birçok konuda önünü kesti demekte sanırım yanlış olmaz.
Gelelim İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’e. En büyük dezavantajı aslında büyük avantaj gibi görünen partisi adına 15 yıldır kazanılamayan bir belediyeyi kazanmış olmasıydı.
15 yıldır her fırsatta kendi siyasi zenginlerini oluşturmak ya da kendi siyasi çevresini işe güce sokmak, iş sahibi yapmak gibi bir misyonu olan belediye yönetiminden bu görevi devir almak zor işti.
Çünkü Hürriyet’in kendi partilileri AKP belediyelerinin uyguladığı bu sistemi kendisinin de uygulamasını istiyordu. Hürriyet’in ‘O zaman bizim onlardan ne farkımız kalacak?’ söylemleri kendi adına pek de etkili olmadı. Tabi Hürriyet’in yapısal özelliklerinin farkına varan yine bazı CHP’liler oyuncaklarının ellerinden alınacağı hissiyatıyla Hürriyet’e muhalif olup partililer işe alınmıyor üzerinden saldırıya geçtiler.
AKP siyasetinde en başından bu yana parti içi meseleler hep kol kırılır yen içerisinde kalır sözü üzerinden yürütüldü. Cumhuriyet Halk Partisinde ise hep bunun tam tersi yaşandı. AKP iç meselesinden büyük tartışmalar yaşansa da kapıdan dışarıya kol kola çıktı. CHP’liler ise her kavgalarını daha da abartarak yaşadı ve bunun adına demokrasi dediler.
Tahir Büyükakın eski Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu kadar kurt bir politikacı olmadığı gibi bir şehri 15 yıl yönetirken hem kendi partisinin hem de kurum ve iştiraklerdeki yöneticilerin üzerinde oluşmuş bir ağırlığı en azından Karaosmanoğlu kadar yoktu.
Karaosmanoğlu Büyükakın’ın bazı şeyleri kendisine danışmasını bekledi ama buna karşılık bulamadı. Hal böyle olunca da Karaosmanoğlu bazı diyalogları sayesinde Büyükakın’ın yapmak istediği bazı şeylere ket vurdu. Tabi şu kadarcık anlattık ama konu tabi ki salt bundan oluşmuyor. Ne kadar fena duruyor değil mi? Güç savaşları her zaman böyle hikayeler oluşturabiliyor.
Aynı güç savaşını Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’e açtı. 15 yıl kendi siyasi görüşünden belediye başkanlarının yönettiği İzmit Belediyesini CHP’li bir belediye başkanının yönetecekse ve tabi ki Büyükşehir Belediyesinin her türlü desteğine ihtiyacı var ise her şeyin kendisinin onayından geçmesini istedi.
Bu istek Fatma Kaplan Hürriyet tarafından karşılık bulmayınca savaş başladı. Büyükakın önce Hürriyet’in parti içindeki muhaliflerini kendi içerisine çekti. Sonra KBB’nin 15 yıldır kendi belediye başkanlarına sorgusuz sualsiz verdiği tahsisleri İzmit Belediyesine vermeyeceğini söyledi.
Yani Büyükakın Hürriyet’e karşı tüm ekipmanları kendi elinde olan bir güç savaşı başlattı. Bütçe olarak 20-30 kat daha büyük bir bütçeye, teknik ekipman ve personel olarak 20-30 kat büyük bir ekipmana ve kendi siyasi oluşumuna ait 11 ilçe belediyesi elinde olarak bir savaş başlattı. Amaç Hürriyet’e hiçbir şey yaptırmamaktı. Kendilerince yaptırmadılar da. Peki bu savaşı 5 senenin sonunda kim kazandı?
Böyle savaşların kazananı olmaz aslında. Çünkü genellikle ego savaşlarıdır bunlar. Kişiler egolarını çarpıştırır ve kaybeden yalnızca halk olur genellikle. Yine de İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet 12 iktidar belediyesi tarafından yönetilen bir kentte KBB’den kuruş destek almayan bir Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Başkanı olarak imkânları dâhilinde hizmet etmeye çalıştı. Bunu da yönettiği belediyenin meclis çoğunluğu Cumhur ittifakı üyelerindeyken yaptı.
Düğünü, cenazesi, açılışı, sabahın kör karanlığında kâh cami cemaatleri ile bir araya gelişi, kâh işçi servislerine çoğu kendi elleriyle çay çorba poğaça dağıtışı herkesin ciddi anlamda dikkatini çekti. Üstelik bunu seçim zamanı değil, seçildiği gün itibariyle yaptı, yaptırdı.
Üniversite öğrencilerine belediyenin aşevinden her gün Anne eli yemekleri dağıttı. Yine seçildiği gün itibariyle her zaman şahsına ait minibüsünü deposunu kendi cebinden doldurarak kullandı. Gösterişten uzak, halkla iç içe ve eldeki imkânları maksimumda kullanarak hizmet etmeye gayret etti.
Göreve geldiği gün itibariyle belediyenin kiralık araçlarını belediyenin öz malı haline getirmek için harcadığı çaba tüm ülkenin gündemine düştü. Bugün İzmit Belediyesinin alanda kullandığı tüm araçlar artık kendi öz malı.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi metro projesini Ulaştırma Bakanlığı yaptı. Siz yapamıyorsanız verin biz yapalım diyerek Fatma Kaplan Hürriyet’ten devraldıkları Cedit Mahallesi kalıcı konut projesini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üstlendi.
Eski Kartepe Belediye Başkanı Rahmetli Hüseyin Üzülmez’in 50 yıllık hayalimiz diye başlattığı teleferik projesini Sanayi ve Teknoloji bakanlığı yürüttü.
İktidar partisi belediyesi olmanın bütün nimetlerinden bu şekilde faydalanılmasına rağmen projelerin geneli hala tamamlanamadı.
Savaş denilen şeyin galibini belirlemek için önce eşit şartlarda bir savaş olup olmadığına bakmak lazım. İmkânlar dâhilinde yapılan işlerin kişilere değil halka katkılarını bu orantıyla değerlendirmek lazım. Bir de top, tüfek, ittifak bütün imkânlarla savaştığınız karşıtınızın bunca baskıya ve yaptırım uygulamaya rağmen hala ayakta olup olmadığına bakmak lazım. Hazreti Davut ile Calut’un savaşını unutmamak lazım.