Ernest Hemingway 1940 tarihli ünlü savaş romanı Çanlar Kimin İçin Çalıyor kitabında, savaşın gerçeklerini ve bireyin içsel çatışmalarını ayrıntılı bir şekilde tasvir eder.
Hikâye, kahraman ve gerillalar arasındaki ilişkiler, ikilemler arasında akarken, köprünün başarıyla havaya uçurulmasıyla sona erer.
Orada süren gerçek manadaki savaş, aslında hayatın her alanındaki durumların nevi şahsına ait gerçekleri, kişilerin içsel çatışmaları ve davranışlarında da yaşanır.
Günün sonunda ya köprüler kurulur ya da havaya uçar.
Siyaset bu savaşa dair muharebelerin en çetin yaşandığı, köprüler kurulan ve atılan alanlardan biri.
İşte İzmit’teki siyasi savaşta, ne köprüler atılmadı, kimler köprüde havaya uçmadı ki.
Bir düşünün, iç ve dış çatışmalarla, dedikodularla, Fatma Kaplan Hürriyet’in karşısına kimler çıkmadı.
En çetin çatışmaların yaşandığı parti içi muharebede sandıklar kuruldu.
Günün sonunda köprü yerinde kalırken, köprüden uçanlar oldu.
“Parti Hürriyet’i istemiyor” algısının bitmesiyle birlikte,
Hakan Tanta’nın, Hüseyin Erol’un siyaseti de bitti.
Sadece onlar mı?
Gerilla taktiğiyle ortaya çıkıp, Büyükakın’ın mandasına giren Muharrem Tutuş’un siyasetini de bitirdi Hürriyet.
Hatta, yaptığı yalan rüzgarına karşın 3 bin oy bile alamayan Kamil Şirin’in siyasetini de.
Şimdi kritik başka bir köprü için mücadele başladı.
İzmit’i Büyükşehir’e bağlayan bir köprü kurulacak mı yoksa kurulamayacak mı?
Daha seçim gecesi zaferiyle birlikte Büyükşehir hayalleri kurmaya başlayan Hürriyet, aslında 5 yıl öncesinden beri orayı hedefliyordu.
Şu anki konjonktürde partisi de artık daha güçlü, kendisi de.
Ben yakın zamanda İzmit’ten Büyükşehir’e doğru kurulacak köprünün ayaklarının yavaş yavaş atılmaya başlanacağını düşünüyorum.
Bu durumda, Tanta’nın, Erol’un, Tutuş’un, Şirin’in akıbetini düşünürsek…
Hiç kuşkusuz en huzursuz kişi Büyükakın.
Köprünün ayakları dikildiğinde, bunu daha iyi göreceğiz.