KKTC’de yaşayan 66 yaşındaki Özkan Öke, babasından miras kalan 76 yıllık atölyede unutulmaya yüz tutmuş hasır iskemle zanaatını yaşatmaya devam ediyor. Tamamen el işçiliğiyle üretim yapan Öke, doğal malzemelerle ömürlük sandalyeler üretirken, mesleği genç nesillere de aktarıyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde unutulmaya yüz tutmuş geleneksel zanaatlardan biri olan hasır iskemle üretimi, Lefkoşa’da yaşayan 66 yaşındaki Özkan Öke tarafından yaşatılıyor. 1949’da babası tarafından kurulan atölyede üretime devam eden Öke, tamamen el işçiliğine dayalı bu mesleği genç nesillere aktarmaya çalışıyor. Babasının 1949’da dükkanını açtığını kendisinin ise 1959’da doğduğunu söyleyen Özkan Öke, “Doğduğum günden beri buradayım. Çünkü atölye ile ev iç içeydi” dedi. Bir tarafta uyuduklarını bir tarafta da çalıştıklarını kaydeden Öke, “Bebek yaştan itibaren ağacın kokusunu, hasırın kokusunu aldık ve devam ettik” ifadelerini kullandı. Babasının üç yaşındayken menenjit hastalığı geçirdiğini ve işitme kaybı yaşadığını belirten Öke, “Hiçbir okul kabul etmeyince dedesiyle birlikte çalışmaya başlamış. O yaşlardan itibaren ağaçları kesip eşleştirerek bu işlere başlamış. Sandalye, tabure, koltuk fark etmeksizin hep elde olmak kaydıyla 1940’lı yıllarda bu mesleğe başlamış” diyerek babasının zor şartlarda yaşam mücadelesine değindi. Öke, babasının yaşadığı işitme kaybı nedeniyle iletişimlerini annesi aracılığıyla gerçekleştirdiklerini anlattı.
“Bu meslek tam anlamıyla tabiat ananın verdiği bir berekettir”
Eskiden adaya özgü ağaç türlerinin kullanıldığını ancak artık ithal ürünlere yönelmek zorunda kaldıklarını belirten Öke, “Bu meslek tam anlamıyla tabiat ananın verdiği bir berekettir. Derelerden sazları buluyoruz, belirli bir dönemde hasırları topluyoruz; ondan sonra bu hasırları güneşte kurutup çalışır hale getiriyoruz. Çalışmadan bir gün önce ıslatırız ki çalışabilelim. Ağaç derseniz zamanında ekilmiş dut ağacı, zangalak ağacı, efkalito veya çınar ağacı ya da ceviz ağacı gibi adaya özgü ağaçların dallarından faydalanarak iskemleler yapılırdı fakat günümüzde bu ağaçlar tükendiği için şu anda maalesef ağacı biz ithal ediyoruz. Gürgeni kullanıyoruz çünkü bu işe en elverişli Gürgen ağacıdır” şeklinde konuştu.
“İyi bir usta düzgün çalışırsa günde sadece bir sandalye çıkarabilir”
Üretimin tamamen el işçiliğine dayandığını vurgulayan Öke, “İyi bir usta düzgün çalışırsa günde sadece bir sandalye çıkarabilir” diyerek ürünlerinin tanıtımını genellikle kendi yaptığı işlerden oluşan görsellerle ve atölyede hazırlanan basit tanıtımlarla yaptığını belirtti. Geçmişte iskemle olan talebin daha yüksek olduğunu ifade eden Öke, “Evlenen her çift mutfağına buradan iskemle yaptırıyordu” dedi. Plastik sandalyelerin yaygınlaşmasının üretimi olumsuz etkilediğini söyleyen Öke, son yıllarda geleneksel ürünlere ilginin yeniden arttığını belirterek, “İnsanımız hasır iskemlelerin daha sağlam olduğunu anladı. Plastik kırıldığında çöpe gider ama hasırı tamir etme imkânı var, ömürlük oluyor” ifadelerini kullandı.
İki oğlunun da makine mühendisi olduğunu ve kendi işlerini yaptığını kaydeden Öke, Ancak mesleğin sürdürülebilirliği için çırak yetiştirmeye devam ettiğini belirterek “İki genç yetiştirdim. İkisi de 20’li yaşlarda. Benden sonra bayrağı alacaklar. Ama onlara şartım şu: Ben nasıl öğrettiysem kendilerinden daha gençlere öğretmeleri. Bundan mutluluk duyarım” ifadelerini kullandı.
“Babamın dokunduğu sandalyelerin ellerimde hayat bulması gururlandırıyor”
Bugüne kadar yaptığı sandalyelerin tamirat için geri dönmediğini söyleyen Öke, babasının yaptığı 50-60 yıllık sandalyelerin ise ilk kez son yıllarda tamir amacıyla getirildiğini sözlerine ekleyerek, “Ben bununla gurur duyuyorum. Seviniyorum. Babamın dokunduğu sandalyelerin yaptığı sandalyelerin tekrar benim ellerimde hayat bulması ve tekrar 40-50 yıl daha kullanılması ve hizmete sunmak bizi gururlandırıyor” dedi.
“Bizim oksijenimiz burası”
Ana mesleğinin banka memurluğu olduğunu ancak zanaatkârlığı bir yaşam biçimi olarak gördüğünü belirten Öke, “Banka işini herkes yapabilir ama bu zanaat herkesin yapacağı iş değil. Bir şey üretmek güzeldir, yeter ki üretelim” ifadelerini kullandı. Çıraklık için talep olduğunu ancak mevcut imkânlarla sınırlı çalışabildiklerini vurgulayan Öke, “Yerimiz ve imkânlarımız kısıtlı. Bir yerlerden destek bulursak daha da büyümeyi isteriz” dedi. Üretime devam etme konusunda ise kararlı olan Öke, “Ömrümüzün yettiği kadar yapacağız çünkü bizim oksijenimiz burası. Buraya geldiğimizde canlı duruyoruz” dedi.
Lefkoşa’nın tarihi dokusuyla iç içe olan bu küçük atölye, sadece yerel halkın değil, adayı ziyaret eden misafirlerin de ilgisini çekiyor. Türkiye’nin farklı şehirlerinden Kıbrıs’a gelen ziyaretçiler, Lefkoşa’daki atölyeye uğrayarak geleneksel iskemle yapımını yerinde görme fırsatı buluyor. Özellikle Türk Hava Yolları’nın İstanbul’dan Ercan Havalimanı’na düzenli seferleri, bu tür kültürel duraklara ulaşımı kolaylaştırıyor. El emeğiyle hazırlanan iskemleler hem nostalji hem de kalite arayanlar için özel bir alternatif sunuyor.
Yaprak Mutlu – Lokman Sarıkurt